blog5-800x534-1

Lao Tzu’dan “Gerçek, Yargı ve Gelişim”

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış…Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış
“Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı” dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler…
İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş.”Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu.Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş…Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler.”Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..” “Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden “Bu herif sahiden gerzek” diye geçirmişler…Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara.”Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.”O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler… “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…” “Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde… Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
“Acele karar vermeyin.Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl,insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır.Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”00

blog4-800x347

Kralın Dört Karısı

Bir zamanlar büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş. Eşinin bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş.
Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzel eşinin bir gün kendisini terk edeceğinden korktuğu için onu çok kıskanır, üzerine titrermiş.
Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı iyi ve sabırlı olan eşi kralın ne zaman bir derdi olsa onun yanında bulunur, sorununun çözülmesinde ona yardımcı olurmuş.
Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu çok seven, karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen kral birinci eşini sevmez, onunla ilgilenmezmiş.
Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yapayalnız kalmaktan çok korktuğu için eşlerinin hangisinin ölümü kendisiyle paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.
Kral en çok sevdiği dördüncü eşine ölüm yolculuğunda kendisine eşlik etmek ister mi diye sorduğunda, aldığı yanıt kalbine bıçak gibi saplanmış. Kısık sesle şöyle söylenmiş bu net yanıt “mümkün değil”
“Yaşamım boyunca seni sevdim. Sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?” sorusuna üçüncü eşi “hayır, yaşamak çok güzel, sen ölünce, ben yeniden evleneceğim” diye yanıtlamış. Kral bir kez daha yıkılmış.
“Her sorunumda her zaman yanımda olan, bana yardım eden sendin. Bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?” talebine karşı ikinci eşinden “bu sorunun için hiçbir şey yapamam, olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım” karşılığını almış
Büyük bir düş kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş. “nereye gidersen git seninle olurum, seni takip ederim.” diyormuş birinci eşi.
Kral bu yanıt karşısında çok sevinmiş ve kendi kendine şöyle demiş: “Keşke bir şansım daha olsaydı”.
Yaşamda hepimiz dört eşliyiz. Dördüncü eşimiz vücudumuz. Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım öldüğümüzde bizi terk edecektir.
Üçüncü eşimiz sahip olduğumuz servetimiz ve statümüzdür… Ölür ölmez başkasına yar olacaktır.
İkinci eşimiz ailemiz ve dostlarımızdır. Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey bizi gözleri yaşlı olarak bu dünyadan uğurlamak olacaktır.
Birinci eş ise ruhumuzdur. Bir gün bu dünyadan ayrılsak da ruhumuz ismimizi hep gönüllerde bir yıldız gibi parlatacaktır.” (Anonim)00

clock-1461689_1280-e1488220928461-1

Kariyeriniz Derinliklerinde Gizli Kalmış Yetenekler, Beceriler Olabilir

Yeteneklerimizin ne kadar farkindayiz? Yetenek, yetkinlik, beceri bircok kavram var konusulan yazilan, okudugumuz, bize soylenenler. Peki biz kendimizi ne kadar taniyoruz? Kariyer hikayemizi ne kadar onemsiyoruz. Sadece bir CV ile veya ruzgarin bizi nereye goturdugune, savurduguna gore mi, yoksa planladigimiz bir kariyer yolculugunun detaylarinda bilincli tercihlerimizle mi sekilleniyor kariyerimiz?
Bu yazi uzun zamandir gerceklestirdigim kariyer gelisim koclugu seanslarinda gordugum ve cok onemli buldugum bir konuda.“Bircok kisi – bunu abartmiyorum – kariyer yolculugunda kazandigi tecrubelerin onemli bir kismini gormuyor, goremiyor cunku bakmayi bilmiyor” Bunu insanlarin tecrubelerini abarttiklari icin degil; tam tersi becerilerinin, yeteneklerinin bir kisminin farkina varamamalari nedeni ile, kendilerini yeterli veya kuvvetli goremedikleri icin soyluyorum. Nereye, hangi yone , nasil, gitmek konusundaki kararsizlik, kariyer konusunda doyum yasayamayan bir birey meydana getiriyor.
Gunluk veya kariyer hayatimizda gerceklestirdigimiz secimlerin, aldigimiz kararlarin, korkularimizin, basarilarimizin herbiri bizim yeteneklerimizi sergileyebildigimiz birer alan,  firsat. Bu alanlara derinlemesine baktiginizda, mutlu yani doyumda oldugunuz anlar yeteneklerinizi sergilediginiz anlar olabilir. Kariyere de bu bakis acisindan bakmak, ustesinden geldiginiz islere yuzeysel degil, derinlemesine bakmak, sahip oldugunuz yetenekleri gormenizi saglar.  Bunlari yapmak icin kisinin kendisini tanimasi, sinirlarini bilmesi, kendisini sinirlamasi acisindan degil, neleri basarabilecegi acisindan cok onemli. Ustesinden geldiginiz basit bir gorev, is, proje bile kendi icinde bircok beceriyi ve yetkinligi icerir. Verilen hatali bir karar, yapilan bir yanlis icinde ogrenilen bir cok yeni bilgiyi, aydinlanmayi icerir.  Kimse yaptigi hatalari hatirlamak istemez, cunku kulturumuzda hata yapmak olumsuz ve kotudur, ancak buna ragmen, sadece yaptigimiz hatalari derinlemesine inceleyerek, tecrube ile ogrendigimiz bir cok yeni bilgiye, beceriye erisebiliriz. Kariyerimizde unuttugumuz veya bize kucuk gelen bir “basari”yi hatirladigimizda sahip oldugumuz degerleri ve becerileri gorecegiz.

Zamanin nasil gectigini unutarak, ic motivasyonumuz ile yaptigimiz bir calisma, bir is, bir proje, sahip oldugumuz bir yetenegi, kuvvetli oldugumuz bir davranisi – yetkinligi ortaya cikartabilir, cikariyor da; bunun olacagini aklimizin ucundan dahi gecirmeyiz o anda.

Yeteneklerimizin neler basardigini dusunmedigimizde, buna kafa yormadigimizda; kariyerimizin nasil gelistigini, bugune hangi beceriler ile geldigimizi goremiyorsak, kisa vadede veya uzun vadede hedefimizin ne olacagini kestirmek, ve oraya dogru gitmek nasil mumkun olacak?
Kariyer gelisimine bir cok kisi malesef hala, egitim almak olarak bakiyor. Sirketlerinde egitime gitmediklerinden kariyerlerinin gelismedigini, durduguna inanan bir cok insan var. “Kariyer Yolculugu”nu duyduklarinda, “kariyer aracinin” surucu koltugunda insan kaynaklarinin veya kendi yoneticilerinin oturduguna inanan, oturmasini bekleyenler var. “Yoneticim ve insan kaynaklari beni terfi ettirmedi” ne kadar bildik bir soylem. Bu artik uzun zamandir kesinlikle boyle degil. Herkes kendi “kariyer aracinin sofor koltugunda” kariyer direksiyonunu tutuyor, kendi kariyerini yonetiyor.

Siz neredesiniz? Kariyer ile iliskinizde neler oluyor?


Suan bile, bu yazinin her kelimesini yazarken ben, okurken siz, bulundugunuz-bulundugum noktadan farkli bir yere gidiyorsunuz- gidiyorum. Er ya da gec calisan calismayan profesyonellerin gidecegi bilinc seviyesi bu: “Kendi kariyerimizi kendimiz sekillendiririz” Yan departmandaki bir kisi terfi ettiginde arkasindan konusan olmak mi, yoksa gorev degisikligine, daha fazla sorumluluga, risk almaya, konfor alaninin disina cikmaya dogru meydan okumak mi? Her iki yon de birer secim, bilincli yapilmasi gereken, tessadufi olmayan.
Baslangic noktasi neresidir? sorusu anlamli olabilir. Benim cevabim kendini tanimak, degerlerinin, guclu alanlarinin, yeteneklerinin, basarilarinin farkina varmak olacak. Herkes basarmak icin ihtiyac oldugu tum kaynaklara sahip. Sahip olunan basari, beceri, yetenek gibi kaynaklariniz kariyer hikayenizin – oz gecmisinizin icinde gizli kalmis olabilir. Simdi hazine avcisi ismi aklima geliyor bunlari yazarken; talent acvisi ismi de buraya iyi oturuyor. Kariyerinizin derinliklerinde unutulmus becerileriniz yetenekleriniz, yeniden kesfedilmeyi bekliyor olabilir. Kariyer Gelisimi konusunda gerceklestirdigim calismalarda, bir cok danisanim, kendileri ile ilgili sahip olduklari yetenekleri fark ettiklerinde, sanki yeni birsey ogrenmis gibi davrandilar. “Kaybettiginizi dusundugunuz ve cok deger verdiginiz birseyi buldugunuzda yasadiginiz sevinc gibi” bir duygu yasiyorum diye ifade etmisti bir danisanim. Evet insanin kendisini tanimasi, kariyerinin surucu koltugunda oldugunu hissetmesi guclu bir duygu gercekten. Gelisiminize engel olan her ne varsa gorunur olmasi, onlari birer birer asacak aksiyonlari planlamak ve gerceklestirmek ust seviyede bir baglilik gerektiriyor, bunu aksatmadan yapmak ve takip etmek icin disaridan bir goz, bir danisan, mentor, koc sizi ulasacaginiz hedefe odaklayacaktir, daha hizli varmanizi saglayacaktir.
Sevgiler

sikayet-1

Şikayetle Başa Çıkmak İçin Koçluk Yaklaşımı – Peki İstegin Nedir?

Bir insan gunde ortalama 15-30 kere sikayet eder. Bir kisiyi sikayetci olarak isimlendirmeden once sikayet etmenin psikolojisini anlamak dogru olacaktir. Sikayet etmek sikayet eden icin psikolojik olarak rahatlatlatici bir ‘iyi hissetme’ etkisi yaratmaktadir. Insanlar icin temel ihtiyaclarindan birisi ‘digerleri ile baglanti kurmak, baglanma arzusu’dur. Insanlar sikayet etmeyi gercekte yakinlik olusturmak icin kullanmaktadirlar. Mesela asansorde tanimadiginiz insanlarla iletisime gecmenin yolunu arariz ve bunun icin bircogumuz havanin ne kadar sicak veya soguk oldugundan bahseder yani sikayet ederiz. Havaalaninda ucagin gec kalmasindan bahsederiz yanimizdaki tanimadigimiz yabanci ile iletisime gecmek icin. Sikayet ayni zamanda iletisime gecmek istedigimiz kisi ile aramizda bag yaratmaya – dayanisma olusturmamiza zemin olur.
Istisnasiz her isyerinde birseylerden sikayet eden inanlar vardir degil mi? Isyerinde aradigi huzuru bulamayan insanlar, olumsuz ic seslerinin etkisinde kalmis, “kurban”rolunu oynayanlar. Yani bu kisiler disardan boyle gorunurler. Bu kisiler size teker teker hangi departmanin ne hata yaptigini, hangi yoneticinin yanlis kararlar aldigini, yoneticilik yapamadigini, sirket liderlerinin nasil hatali kararlar aldiklarini, nasil etkisiz yonettiklerini detayli sekilde kendi acilarindan anlatirlar. Kahve molalarini, ogle yemeklerini, toplanti aralarini, bire bir yaptiginiz gorusmeleri cok iyi degerlendirip, sirket kulturunun atmosferini toksik yuklenmis kimyasal duygu bulutlari ile doldururlar.
Sikayet tasidigi ve yaydigi duygular acisindan umutsuzluk ve caresizlik hissini besler ve buyutur. Bu hisler bulasicidir da tipki esnemek gibi. Bunu herkes kariyerinde tecrube etmistir eminim. Yapmasak da maruz kalmisizdir. Peki “sikayet” bakis acisina diger taraftan “memnuniyet” firsati olarak bakmak nasil mumkun?
Kocluk yaptigim danisanlarimda bu alan muhakkak karsima cikiyor. Bazi kisiler sikayet etmeye kendisini okadar kaptirmis ki olumsuz duygularin esiri olmus gibiler. Farkinda olmadan kendilerinden de sikayet ediyor aslinda, kendi eksikliklerini, yapamadiklarini goruyorlar. Buna ozelestiri de diyebiliriz tabii.
“Sikayet” ne kadar negatif ve olumsuz olursa olsun aslinda bazi insanlar icin bir ihtiyac. Ona pozitif taraftan yapici yaklasmak da mumkun, cunku sikayetin buyuk degeri var aslinda, ve sikayetin potansiyelini gordugunuzde veya karsidaki kisinin gormesini sagladiginizda iste ozaman degisim basliyor. Bir koc da aslinda kisinin bunu gormesini sagliyor.
Kocluk yaklasimindan baktigimda konuya; “Neyin eksik oldugunu” farketmek gercekte ozel bir yetenek, negatif bir davranis olsa da nereden baktiginiza gore degisiyor hersey. Kisiler bu yeteneklerini nasil da olumlu ve pozitif tarafa donustureceklerini bilmiyor olabilirler, ustune ustuk bunu nasil dile getireceklerini de bilmediklerinden, “sikayet” eden, “sikayetci” damgasi yiyiyor olabilirler, isyerinde veya ozel hayatlarinda.
Evet, sikayet eden sevilmez, ozellikle is ortaminda sikayet etmek hic beklenen ve istenen davraniz degildir, bu kisiler toksik bir enerji yaydiklarindan istenmezler. Hem sikayet edenlere hem de sikayete maruz kalanlara kocluk yaklasimi ile yardimci olmak mumkun.
Oncelikle, bu kisilere “sikayetci, istenmeyen kisi” bakis acisindan degil de, “birseylerin farkli olmasini, farkli yapilmasini isteyen kisiler” olarak bakarak yardimci olabilirsiniz. Sikayetin degerini anlayan sirketler kendilerini gercek anlamda iyilestirip gelistirebiliyorlar. Sikayet Yonetimi bu yuzden de onemli bir kavram. Sikayet ya da siz ona isterseniz geri-bildirim de diyebilirsiniz, bazi kulturlerde hediye olarak da algilaniyor cunku birisine dogru olmadigini dusundugunuz bir konuda geribildirim verdiginizde veya “sikayette” bulundugunuzda aslinda ona cok degerli bir firsat veriyorsunuz – ona ayna tutuyorsunuz – kendisini gormesini sagliyorsunuz ve kendisini degistirmesinin firsatini veriyorsunuz. Sikayet bu kadar degerli evet – nereden baktiginiz da cok onemli.
Sikayet eden kisiye de bu acidan yaklasildiginda, sikayet ettigi konuyu, ‘olumsuzluktan ve negatiflikten’ arindirip kisinin enerjisini ‘istekleri dile getirmeye’ odaklamayi saglayabilirsiniz. Bu ayni zamanda kisinin eksiklik gordugu, degismesini istedigi konuda cozume odaklanmasini da saglayacaktir.

Iyi bir dinleyici oldugunuzda, sikayete konu olan yargilamanin, degerlendirmenin, serzenisin veya fikirlerin satir aralarinda istekleri ortaya cikartacak formulu gormek cok zor degil. Bunu gunluk hayatta yapabilmek cok pratik. “Istegin nedir?” sorusu cok etkili ve sakinlestirici bir guce sahip. Hatirlarsaniz bunu Alaaddin’in Sihirli Lambasindaki Cin soylediginde nasil bir etki yaratiyor karsi tarafta ?

Sikayeti istege cevirmenin enerjisi ve gucu, sikayet eden kisiyi soyle bir dusundurup, sadece problemi dile getirmek yerine, cozum uretmek adina problemin sorumlulugunu almaya itiyor.
Asil amac kisiye sikayeti konusunda cozum onermek degil, onun da sorumluluk almasini saglamak ve cozume yonlendirmektir. Cunku cozum onerdikce cozumleriniz hakkinda da sikayet duyuyor olabilirsiniz, ‘onu daha once denemistik’, ‘olmaz imkansiz’ gibi, cunku karsinizda sikayet eden kisiye sikayet edecegi baska alanlar vermek yerine, ona direk soru sormak en akillica is. Diger kuvvetli sorular sunlar olabilir mesela:

  • Benden tam olarak ne istiyorsun?
  • Nasil cozum uretebilirsin?
  • Sen bu durumda ne yapabilirsin?
  • Adim atmak icin nereden baslayabilirsin?
  • Sana bu konuda kim yardimci olabilir?
  • Sana ben nasil yardimci olabilirim?

Peki kisiden “sikayet etmeyi durdurmayi istemek” nasil bir istek? Yaptigi sikayetin kendisi, calisma arkadaslari ve sirket uzerinde nasil bir etki yarattiginin farkinda olmayan bir kisiden yaptigi hareketi durdurmasini istemek yeterli olmayacaktir ve tam tersi bir etki yaratabilir yani istenmeyen davranisi baska istenmeyen bir davranis ile degistirebilir. Bunun yerine daha spesifik olup, “sikayeti istege cevirmesini” istemek en iyi secenek olacaktir.
Sikayet eden siz olun veya sizden sikayetinizi istege cevirmeniz soruldugunda her istegin 4 farkli cevabi olacagini unutmayin.

  • Evet: Bu cevabi almayi beklemeden isteginizi dile getirin
  • Hayir: Net bir cevap en azindan. Bir daha dusunup yeni alternatif istekler uretmelisiniz.
  • Karsi teklif: Bu karsilikli ortak bir cozum uretmek icin zemin hazirlayacaktir ve dogru yoldasiniz demektir.
  • Bu konuyu arastirip donecegim: Takibe devam.

Bir toplumda bireyler, sikayet konusunda, gerceklestirilebilir karsi tekliflerle birbirlerine isteklerini ilettikleri bir kultur oldugunda ‘caresizlik’ ortamini ‘nin yerini ‘olasi alternatif cozum’ ortami alacaktir.

Size birisi elinde bir sikayet listesi ile geldiginde nasil dusunursunuz?
Yerine bir istek listesi ile geldiginde nasil yaklasirsiniz?